Mirasın Gerçek ve Hükmen Reddi
Mirasın gerçek reddinde yasal veya atanmış mirasçılar, miras bırakanın ölümünden itibaren 3 ay içerisinde tek taraflı irade açıklamalarını kullanarak mirası reddedebilirler. 3 aylık hak düşürücü süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar. (TMK m. 606) Hâkim 3 aylık red süresini kendiliğinden dikkate alacak olup önemli sebeplerin varlığı halinde bu süre uzatılabilir veya yeni bir süre verilebilir. Mirasın bu reddine gerçek ret denilmektedir.
Mirası reddetmek isteyen mirasçı miras bırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesine başvurarak daha öncesinden almış olduğu mirasçılık belgesini de sunarak mirası reddettiğini bildirebilir. Mirasın reddi istemi için açılan davalarda vekilin vekaletnamesinde özel yetki bulunması gerekmektedir.
Yasal mirasçılardan biri tarafından miras reddedildiğinde, reddeden mirasçı miras bırakandan önce ölmüş gibi sayılır ve onun payı miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi diğer hak sahiplerine geçer. (TMK m.611.)
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 13.11.2018 tarih, 2018/4758 E ve 2018/7718 K sayılı kararında terekenin korunması önlemi için açılan bir davada şunları kaydetmiştir.
“Bu durumda, reddedilen miras paylarına kendi çocuklarının mirasçısı olacağı göz önüne alınarak mahkemece, miras paylarını reddeden mirasçıların yasal mirasçılarının araştırılması ve reşit olan 04.07.1977 doğumlu … ve 16.07.1998 doğumlu …’ya tebligat yapılıp davaya dahil edilmesi, reşit olmayan çocuklar 03.12.2001 doğumlu … ve 23.05.2013 doğumlu … için kayyum atanması, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer alan hukuki dinlenilme hakkı çerçevesinde miras payını reddeden mirasçıların yasal mirasçılarıyla birlikte taraf teşkili sağlanarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı olduğu şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.”[1]
Söz konusu karar incelendiğinde mirasın mirasçılardan biri tarafından reddedildiğinde, mirası reddeden mirasçının payı reddetmeyen diğer mirasçılara geçeceğinden mirası reddeden kişinin de alt soyunun (çocuklarının) murisin aktiflerinden ve pasiflerinden sorumlu tutulmaması için mirası reddetmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, mirası reddeden kişinin alt soyu olan çocukları reşit değil ise anne ve baba ile çocuğun hukuki yararlarının çatıştığından TMK m. 426/2 hükmü gereği küçüğe “temsil kayyımı” atanması gerektiği ifade edilmiştir.[2]
Murisin, malvarlığının gerek borçları gerekse farklı nedenlerle miras olarak kalması kişilerce istenmeyebilir. Bu durumda kişi mirası sadece kendi adına reddettiğinde, kendi alt soyu olan çocuklarının da hak sahibi olacağını ve dolayısı ile mirasın aktif ve pasifleri ile birlikte kendi çocuklarına geçeceğini göz önünde bulundurmalıdır.
Mirasın Hükmen Reddi
Mirasın hükmen reddi TMK’nın m. 605/2’ de düzenlenmiş olup ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılmaktadır. Mirasın bu reddine hükmen ret denilmektedir.
Miras bırakanın malvarlığı borca batık ise ve mirasçılar yasal süresi içerisinde[3] mirası reddedememişler ise şartlar oluştuğu takdirde mirasın hükmen reddini talep edebilirler.
Mirasın hükmen reddi davalarında yetkili mahkeme tereke alacaklısının başka bir ifade ile davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir. Mirasın gerçek reddi davasının hasımsız olarak açılması mümkün iken mirasın hükmen reddi davasında davalı olarak tereke alacaklılarının gösterilmesi gerekmektedir. Mirasın hükmen reddi davası vekil ile temsil edilecek ise vekilin vekaletnamesinde özel yetki bulunmalıdır. Mirasın hükmen reddi davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Hükmen red davasında davacılar yasal veya atanmış mirasçılar olup mirasın velayeten reddedilmesi halinde küçük için kayyım atanması gerekmektedir.
Mirasın hükmen reddi davasının kabul edilmesi için ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczinin gerçekleşmiş olması şarttır. Ödemeden aczin ise açıkça belli ya da resmen tespit edilmiş olması gerekmektedir. Miras bırakanın ödemeden aczinin başka bir ifade ile borca batık olduğu tanık, ikrar gibi her türlü delil ile ispatlanabilir; resmi belge ile ispat zorunluluğu bulunmamaktadır.
Mirasın gerçek reddinde mirası reddeden mirasçı miras bırakanın borçlarından sorumlu olmaz iken; ödemeden aciz nedeni ile miras bırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olacaklardır. (TMK m. 618)
[1] Kaynak: https://www.kazanci.com.tr/ (Erişim Tarihi: 0506.2020)
[2] Bkz, Y. 2. HD 2009/20478 E. ve 2010/1398 K. sayılı ilamı, Benzer yönde kararlar, Y. 2. HD 11.05.2011 T. 2010/18760E ve 2011/8196 K.; Y. 2. HD.,06.07.2011 T.2011/7704 E. ve 2011/11596 K.; Y. 2. HD 04.02.2008 T. 2007/21156 E ve 2008/845 K.; Sayılı ilamları. Kaynak: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/155536 Erişim Tarihi: 27.12.2019
[3] Bu süre 3 ay olup 3 aylık hak düşürücü süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar