Meslek Birliklerinin Birleşmesine Pragmatik Bir Bakış
Fikri Haklar, yani eserden doğan haklar, eser sahibine sıkı sıkıya bağlı, insanın doğuştan sahip olduğu temel insan haklarındandır. Bu niteliği ile, tabii bir şekilde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de yerini almıştır.
5846 sayılı Kanunla koruma altına alınan Fikri ve Sınai haklar, 4110 sayılı kanunla yapılan değişiklikle daha da güçlendirilmiş ve eser veya hak sahibinden mali hakları kullanma yetkilerini devralanların süreli olmayan yayınları çoğaltan ve yayanların; üyelerinin ortak çıkarlarını korumak ve bu kanun ile tanınmış hakların idaresini ve takibini, alınacak ücretlerin tahsilini ve hak sahiplerine dağıtımını sağlamak üzere Kültür Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca onaylanan tüzük ve tip statülere uygun olarak tespit edilecek alanlarda birden fazla meslek birliği kurulabileceği hüküm altına alınmıştır. Yasada yapılan bu değişiklik fikri hakların daha etkin korunması, eser sahibinin eserini Kültür Endüstrisi içinde daha etkin sunması ve pazarlayabilmesi açısından oldukça önemlidir.
Avrupa’da ilk Meslek Birliği Fransa’da 1850 yılında kurulmuştur. Örgütlenmeye besteci Bourget’in bir cafe sahibi aleyhine açtığı tazminat davası sebep olmuştur.
Kahvede müzik eserleri, özellikle küçük parçalar çalınıyordu. Orkestra Bourget’in eserini de icra etmişti. Olay üzerine kurulan birlik eser sahiplerinin haklarına yapılan tecavüzleri izlemeye ve haksız yararlanmalara karşı dava açmaya başladı.
Birliklerin Türkiye’de ilk defa kuruluşu 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda 2936 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra 1983’de gerçekleştirilebilmiştir.
Fikri haklara konu eserler, sınır tanımaz niteliği ve teknolojideki hızlı gelişmeler nedeniyle haksız yararlanmaya ve kopyalanmaya karşı güçlü ve etkin korunmaya muhtaçtırlar. Bu gün Türkiye’de ünlü olmuş bir sanatçının şarkısının ya da ünlü bir film yapımının dünyanın her yerine ulaşması mümkün olabilmektedir. Bu nedenle, eser sahiplerinin haklarını korumanın yolu, bu doğrultuda oluşturulan örgütsel yapıların fiili ve hukuki yetkinlik kazanmasından geçmektedir. Toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi, fikri mülkiyet alanında elde edilen haklar, hak sahipliği, telif hakları, korsanla mücadele gibi daha sayılabilecek pek çok sorunun çözümünde ve kamuoyunun bilinçlenmesinde eser sahiplerinin örgütlenmesi çağdaş dünyada bir zorunluluk halini almıştır.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de karşımıza çıkan en önemli olgu fonksiyonel birlik ve etkin temsil ihtiyacıdır. İzole müstakil meslek birliklerinin/örgütlerin gerek ülke sınırlarında gerekse uluslar arası arenada eser sahiplerinin haklarının korunmasında yeterli derecede sesini duyuramayacağı aşikardır.
Fikri ve Sınai Mülkiyet alanında elde edilen haklar açısından hak sahipliği, çıkarların takibi gibi sorunların bölgesel ve küresel platformlarda gür bir seda ile duyurulabilmesi, meslek birliklerinin ulusal ve küresel federasyonlar ve konfederasyonlar şeklinde birlikler, şemsiye veya çatı kuruluşlar oluşturmasına bağlıdır. Bu üst kuruluşların misyon ve vizyonlarının açıklığı oranında üye kuruluşlarda aidiyet bilincinin gelişmesi ve üst kuruluşa etkin katılım sağlanması söz konusu olacaktır.
10.03.1999 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Bilgileri ve Federasyon Hakkında Tüzük’te federasyonların kuruluşu, işleyişi ve sona ermesine ilişkin hükümler içermektedir.
Tüzüğün Federasyonların kurulması başlıklı maddesi aşağıdaki şekildedir.
Madde 49- Aynı alanda faaliyet gösteren en az iki meslek birliği tarafından, Bakanlıkça hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca onaylanan tip statüye uygun olarak meslek birlikleri federasyonları kurulabilir.
Tüzükte Meslek Birliklerinin federasyon kurabileceğinden ve buna ilişkin işleyişten bahsedilmekteyse de, konfederasyon kurulmasından söz edilmemektedir. Her ne kadar, yasada Konfederasyon kurulmasına ilişkin hüküm yer almasa da, mevzuatta Konfederasyon kurulmasına engel bir hüküm de yer almamaktadır.
Bu nokatada meslek birliklerinin hukuki niteliğini değerlendirmekte fayda olacaktır. Tekinalp’in Fikri Mülkiyet isimli kitabında ayrıntılı belirttiği üzere, Yollama yapılan hükümlerden hareketle meslek birliklerinin dernek oldukları ve hukuki açıdan en çok derneğe yakın durdukları sonucuna varılabilir. Ancak, Hukuk Sistemimizde ekonomik amaçlı dernek tanınmadığı için bu tür bir nitelendirme kar paylaşımına yönelik konumu dolayısıyla maksada uygun düşmemektedir.
İsabetli çözüm söz konusu kurumları dernek kabul edip onlara dernek hükümleri yanında adi ortaklık hükümlerini de uygulamaktır.
Dernekler Yönetmeliğinin 10. Maddesinde Konfederasyonların kuruluş amaçları aynı olan en az üç federasyonun bir araya gelmesi kurulacağı ve kuruluş bildirimi ve eklerini mülki idare amirliğine vermek suretiyle tüzel kişilik kazanacakları kararlaştırılmıştır. Aynı şekilde 5253 sayılı Dernekler Kanununda derneklerin üst kuruluşları olarak kabul edilen federasyon ve konfederasyonlarla ilgili hükümlere yer verilmiştir.
Kıyas yolu ile, Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzük uyarınca kurulmuş Meslek Birlikleri federasyonlarının Konfederasyon çatısı altında birleşebileceği sonucuna varılabilecektir.
Dünyada, meslek birliklerinin konfederasyon çatısı altında birleşmesine en iyi örnek CISAC, yani Uluslararası Yazarlar ve Bestekarlar Topluluğu Konfederasyonu’dur. 2004 yılı Ocak ayı itibarıyla CISAC, 109 ülkede yazar, besteci, söz yazarı gibi fikri hak sahiplerinin haklarını korumak üzere kurulmuş 209 meslek birliğini temsil etmektedir. Dolayısıyla CISAC bir anlamda, müzik eseri, ilim ve edebiyat eseri, görsel işitsel veya yalnızca görsel özelliği olan eserler, grafik eserlerini kapsar şekilde sanatsal repertuara haiz yaklaşık iki milyon civarında sanatçıyı temsil etmektedir.
İnternet ortamında ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler sayesinde CISAC sadece üyelerine kolektif yönetim ve fikri haklar konularında bilgi veren bir meslek birliği olma konumundan sıyrılarak, konfedere meslek birliklerinin repertuarlarını oluşturma hususunda araç ve standartlar sağlayan bir servis sağlayıcı konumuna da bugün erişmiş bulunmaktadır. CISAC üyeleri, tüm dünyada 2000 yılı itibarıyla kolektif yönetim sistemi ile elde ettikleri geliri miktarını artırarak yaklaşık 6 Milyar EURO’ya ulaştırmışlardır.
Her ne kadar Uluslar arası bir örgüt olsa da, CISAC örneğinde olduğu gibi, benzer amaç için kurulmuş olan Meslek birliklerinin ve kurulacak Federasyonların aynı çatı altında toplanarak konfederasyon şeklinde yapılanmaları, gerek üye kuruluşlar, gerek üst kuruluşlar, gerekse uluslar arası kuruluşlar arasında daha işlevsel ve daha etkin ilişkiler kurma imkanı sağlayacaktır. Böyle bir yapılanma modeli, kuruluşlara sadece kendi aralarında ve ülkelerinde değil, uluslar arası kuruluşlar nezdinde de saygınlık ve etkinlik kazandıracaktır.
Aynı konuyu Türkiye özelinde tekrar değerlendirdiğimizde de benzer bir sonuca ulaşılabilmektedir. Türkiye de çeşitli sanat dallarında çok sayıda meslek birliği kurulmuş olup zaman içerisinde bazıları işlevini kaybetse de Meslek Birliklerinin sayısında bir artış gözlemlenmektedir. Meslek Birliklerinin hangi alanlarda ve şekillerde kurulacağı ile aynı alanlarda aynı meslek grubuna yönelik birden fazla Meslek Birliğinin kurulmasına yönelik şartlarda 5846 sayılı yasanın 42. maddesinde ve ilgili yönetmelik de belirlenmiş olup uygulamada da karşımıza çıkmaktadır.
Aynı alanlarda kurulmuş olan Meslek Birlikleri bugüne kadar bir federasyon çatısı altında bir araya gelebilmiş değillerdir. Bu konudaki çabalar yeterli olmamış ancak bazı alanlarda Meslek Birliklerinin aralarında belirledikleri konular üzerinde ortak hareket edebilmelerine yönelik uygulamaları geliştirmeleri ile sınırlı olmak üzere işbirlikleri yaratılabilmiştir.
Belli alanlarda işbirliği ile sınırlı kalan bu hareketler bugüne kadar Meslek Birliklerinin amaçladıkları kazanımları elde etmelerine yeterli olmadığı gibi ileride de yeterli olabileceği izlenimini vermemektedir. Bu nedenle de hak sahiplerinin hak arama, kamuoyu oluşturma, yasaların ve tüzüklerin hazırlanmasında müdahil olabilme imkânları da sınırlı kalmaktadır. Halbuki meslek birliklerinin önceliği ortak çıkarlarının birlikte korunmasında olduğu gerçeğini de dikkate alarak kısa sürede federasyonların çatısı altında birleşmeleri gereklidir.
Bir sonraki safhada ise, kurulacak Federasyonların etkisini ve gücünü arttıracak şekilde en az bir konfederasyon çatısı altında birleşmelerinin sağlanması için harekete geçilmeli, bu konudaki çalışmalara hızla başlanmalıdır.
Bu yapılanma sonucunda değişik alanlarda birden fazla Konfederasyon da kurulabileceği bir gerçektir. Böyle bir durumun herhangi bir olumsuzluğa yol açmayacağı kanaatini taşımaktayız.
Bu açıklamalardan sonra, karar mekanizmalarına etki edebilen güçlü bir temsil misyonu için birleşmenin gerekliliği üzerine söz sarf etmek fuzuli olacaktır. Ancak, nasıl bir birleşmenin daha işlevsel ve daha etkin olacağı, federasyon ve konfederasyon şeklinde yeniden yapılanmanın, şemsiye kuruluşların kuruluş amacına ne kadar hizmet edeceği konusunda Fikri Haklara ilişkin Kurumlar ve Meslek Birlikleri tarafından farklı yaklaşımlar geliştirilerek yeni bir tartışma süreci başlatılmalıdır.
Bu aşamada çok sayıda Meslek Birliği örgütlendikçe, fikri mülkiyet alanındaki bilinçlenme artacak, eser sahibine eserini mutlak surette korumanın yolu açılacaktır.
Av. M. Kaan KOÇALİ – Av. Lütfiye AKGÜL